NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
60 - (876) وحدثنا
شيبان بن
فروخ. حدثنا
سليمان بن
المغيرة.
حدثنا حميد بن
هلال. قال: قال
أبو رفاعة:
انتهيت
إلى النبي صلى
الله عليه
وسلم وهو
يخطب. قال
فقلت: يا رسول
الله ! رجل
غريب. جاء
يسأل عن دينه.
لا يدري ما
دينه
قال فأقبل
على رسول الله
صلى الله عليه
وسلم. وترك
خطبته حتى
انتهى إلي
فأتى بكرسي،
حسبت قوائمه
حديدا. قال
فقعد عليه
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم. وجعل
يعلمني مما
علمه الله. ثم
أتى خطبته
فأتم آخرها.
{60}
Bize, Şeybân b. Ferrûh
rivayet etti. (Dediki): Bize Süleyman b. Mugîra rivayet etti. (Dediki): Bize
Humeyd b. Hilâl rivayet etti. Dediki: Ebû Rifâ'a şunları söyledi:
Nebi (Sallallahu Aleyhi
ve Sellem)'in yanına vardım; hutbe okuyordu :
— Yâ Resûlallah!
Yabancı, dînini sormaya gelmiş; dîninin ne olduğunu bilmeyen bir adamım, dedim.
Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bana döndü ve hutbesini
bırakarak tâ yanıma kadar geldi. Kendisine bir sandalye getirdiler. Zannederim
ayakları demirdendi. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu sandalyenin
üzerine oturarak, Allah'ın kendisine öğretmiş olduğu bilgilerden bana da
öğretmeye başladı. Sonra tekrar hutbesine dönerek, onu sonuna kadar tamamladı.»
İzah:
Bu hadîsde zikri geçen
«Hasibtu» fiili «Sahîh-i Müslim den başka kitaplarda «Hiltu» şeklinde rivayet
edilmişidr. Bu fiillerin ikisi de «zann ederim» manasınadır.
Kaadı îyâz'ın beyânına
göre İbni Hazza' rivayetinde bu fiilinn yerine «Haşeb» denilmiş; İbni Kuteybe'nin
kitabında ise kelime «Hulb» şeklinde zaptedilmişdir. Haşeb: Odun, demekdir.
«Hulb» veya «Hulûb» lîf yâni hurma kabuğu mânâsına gelir. Fakat Kadi İyâz,
bunların hatâ olduğunu söylemiş: «Doğrusu: Zannederim, mânâsına gelen
(Hasibtu)'dur Nitekim «Sahîh-i Müslim» ile diğer mûtemed kitaplarda da
böyledir.» demişdir.
Hz. Ebû Rifâa'nın
kendisi için «Yabancı bir adam ilâ ahir...» demesi, suâl soran kimsenin
nezaketli davranması ve suâlini âlim bir zâta sorması lüzumuna delildir.